OKULLARDA ÖĞRETİLENLER
İlkokula başladığımda beni zorla okula götürürlerdi. Abim ya da ablam benimle sınıfta kalırdı. Sanki taaa o zaman beynimi yıkayacak bir kuruma geldiğimi anlar gibi her gün okula ağlayarak giderdim. Öyle öyle okul denen kuruma alıştırdılar beni…
İlk başlarda öğretmenler çok sıcak ve samimi davranıyorlardı bize, arkadaşlar arasında sadece arkadaşlık ve saf birbirini sevmekten başka bir şey yoktu. Zamanla yarışmalar yapıldı ve rekabet öğretildi bize bununla beraber nefretler başlamaya başladı. En büyük nefretleri de okuma yazma öğrenip sınıfın önünde kurdele takmak ile başladı. Çünkü kurdele takılan öğrenciye hoca övgüler yağdırıyordu, tabi almayan o küçük ve saf çocuklar ondan nefret etmeye başlıyordu. Şimdi hala devam ediyor mu bilmiyorum umarım devam edilmiyordur en azından şimdiki nesil temiz kalsın.
Bütün derslerde rekabet öğretiliyordu. Hiç sevgi ve saygı öğreten olmuyordu. Öğreten bile sadece ağızla söylüyordu. Çünkü kendisi de inanmıyordu. Hayat onu da kirletmişti zamanında.
İlkokul bittikten sonra (ilkokul bizim zamanımızda ilk 8 yıl olarak geçiyordu ama biz daha hala eski şekilde kullanıyorduk.) yazılılar olmaya başladı. Hocalar her şeyi ona bağlıyorlardı, aileler, etraftaki insanlar hepsi onları soruyorlardı, çok az kişi sevgiden, insanlıktan bahsederdi zamanla bunu da öğrettiler bize her şeyin yazılılar olduğuna. Arkadaşlıklar bile bunun üzerine kurulmaya başlandı tabi temeline yarışmalar atmaya başlamıştı. Artık çalışkan olarak tabir edilen yani yazılıları iyi olanlar birlikte takılmaya başlandı, diğerleri ayrı tabi çalışkanları öğretmenler övdüğü için onlarda kendini üst insan zannederlerdi diğerlerini öğretmenler dışladığı için çalışkanlar da dışlamaya başladı çünkü onlarda farkında olamadan öğretmenlere özeniyorlardı. Ve böylece de gruplaşmayı ve dışlamayı öğrettiler bize.
Sonra lise başladı ve aynı sistem orada da devam ediyordu. Bu sefer daha büyük sınav var önümüzde hayatımız değiştirecek sınav, ya hayatın başlangıcı ya da sonu gibi tanıtıldı bize. Önem artıkça rekabet arttı. Artık birbirimizin kuyusunu kazmaya başlamıştık. Yine arkadaşlıklar çıkar üzerine kuruluyordu. Birbirinden nefret eden insanlar arkadaş oluyordu birbirlerinin açıklarını görmek için. Lise sona geldikten sonra halkın tabiri ile daha fazla para kazananlar(iyi bölümler), az para kazananlar(kötü bölümlere) olarak öğretildi bize. Böylece hayatın paradan ibaret olduğunu öğrendik.
Sonra bir şekilde bazıları üniversiteye yerleşti bazıları yerleşemedi, yerleşenler akıllı ve iyi insan yerleşmeyenler kötü. Böylece insanları küçük görmeyi tam olarak öğrettiler bize.
Üniversitede de aynı şeyler artarak devam ediyor. Bize bunları öğretenler hiç merak etmesin.
İş hayatında da devam ediyor…
Ama okumakla, zengin olmakla, zeki olmakla, prof. olmakla, güzel yada yakışıklı olmakla iyi ya da kötü insan olunmuyor herkes bunu kafasına iyice yazsın!!!!
Yorumlar
Yorum Gönder