AŞK

 
   Aşk, basit bir şey ama çok güçlü bir duygu. Şimdiye kadar çoğu zaman bize aşkın avantajlarından bahsedildi. Tabi aşkın avantajları çok ama ben bu yazımda dezavantajlarından bahsetmek istiyorum. Yani bu açıdan bakmaya çalışacağım.
   Aslında aşk denilen şey kendi kendini tutsak hale getirmektir. Bir nevi kendini kelepçelemektir. Özgürlüğünü başkasının eline vermektir. Çünkü bakıldığında yaptığın çoğu şeyi özgür yapmamaya başlarsın yaptığın çoğu şeyi danismak zorunda kalırsın. Bir nevi iki beyin düşünmeye başlar.
   Aşk, etrafındaki acıları görmemeye, kendini kandırmaya, gerçeklerle yüzleşmemeye çalışmaktır bir nevi. Çünkü çoğu zaman bunlar tersi insana acı verir ve başka birisine ihtiyaç duymaya, aşktan mutluluk ummaya başlar.
   Aşk bazen sizi arkadaşlarınızdan, dostlarınızdan, hatta ailenizden bile uzaklaştırmaya başlar. Hiç tanımadığınız ya da belli bir süredir tanıdığınız biri gelip hayatınızın içine eder. Ve bu insan bir maraton koşucusu gibi hayatınızdaki her şeyi geçerek ilk sırasıya yerleşir.
   Aşk, beynin eror verme halidir. Âşık olunduğunda mantıklı şeyler yapılmaz çoğu zaman. Bazen insanın karakteri bile değişmeye başlar, farkında olmadan. Ve aşk denilen duyguyu üzerinizden attığınız zaman beyin devreye girer. Yaptığınız olaylar bir film şeridi gibi gözünüzün önünden geçmeye başlar ya da bir hikâye gibi ve bunların siz tarafından yapıldığına şaşırırsınız. Sonra oturup ağlamaya başlarsınız.
   Ben aşkı kapitalizme benzetiyorum bazen. O da kapitalizm gibi karşısındaki insana bağımlı hale getirip çoğu şeyi yaptırmaya başlar.
   Özgür yaşamak varken insan niye kendini başkasına bağımlı hale getirmek ister ki?
   Yoksa biz içgüdülerimizin kölesi miyiz?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ARADA KALMAK

İNCE ÇİZGİ

BİZ ASLINDA İKİ KİŞİYİZ